27 Temmuz 2015 Pazartesi

Çeşme, Şirince, Kuşadası, Kaş 2015

Dünyanın hangi köşesine gidersek gidelim yaz aylarında yolumuz Akdeniz’e düşmez ise o yıl tatil yapmamış gibi hissediyorum. Hiçbir sahil, deniz, okyanus ruhumu doyuramıyor. Durum bu olunca da yaz tatili için memleket yollarına düştüğümüzde bir haftasını yine Akdeniz ile kucaklaşmaya ayırdık. Filipinler seyahatimizden sonra nüfusumuz bir arttı. Artık seyahatlerimiz 3 kişilik olacak ☺ Yine Ramazan ayının son haftası için tatilimizi planladık ve aileler ile kucaklaşıp ertesi sabah düştük yollara.
1.Gün Çeşme- İZMİR Rotamız öncelikle İzmir - Çeşme. Sabah 6’da çıktık yola. Yanımızda emektar kırmızı buzluk, annelerin hazırladığı börekler, çaylar bir de eski dostlardan Zeki. İzmir’e, Konya yolundan ilerledik. Yol boyu kah ben kah Eşim kah Zeki dönüşümlü olarak arabayı sürdük ve 11 saatte geze dolaşa Adana’dan Çeşme’ye girdik. Aslında hiçbir program yapmadan düştük yollara.
İlk durağı belirleyip sonrası için yollarda plan yapmaya karar vermiştik. Bu nedenle ne rezervasyon yaptık ne bir mekan araştırdık. Çeşme Liman’da aracımızı park edip bir kahve içip başladık otel, pansiyon ne bulursak araştırmaya. Güç bela Limanda, Akpinar butik otelde oda bulabildik. (Oda –kahvaltı gecelik 250 TL). Odaya eşyaları atıp hemen dışarı çıktık.
Çeşme Liman çok hareketliydi. Barlar, restoranlar, mağazalar her şey var. Lakin biz Çeşme’yi hiç sevemedik. İnsanlar tatil yapmaktan çok bütün kış butiklerden topladıklarını sergilemeye gelmiş gibiydi.
Deniz kokusundan çok parfüm kokuları duyuyor insan. Samimiyetten uzak çok kasıntı ve de gereksiz pahalı geldi. Yemek için Ferdi Baba Restorana oturduk 3 çupra, 20lık rakı, bir porsiyon levrek simit birde mevsim salata 320 TL. Karşı masadaki genç adamın kız arkadaşının karşında balık yeme eziyeti paha biçilemez(sonunda pes edip balığı bıraktı). Akşam yemekten kalkıp ne yapsak ki diye düşünürken benim bu samimiyetsizlik karşısında hepten Alaçatı hevesim de kaçtı.
Eşime ertesi akşam Kuşadası’na geçme fikrini sununca kabul gördü. Sabah bir Aya Yorgi’de deniz yapalım sonra da basalım gidelim derken Aya Yorgi’de girişlerin 50TL olduğunu öğrendik. Yarım gün için 150 TL sanki her şey bize kaçın uzaklaşın buralardan diyordu. Derken Çeşme’yi tüm sevimsizliği ile baş başa bırakıp sabah programına Şirince’yi koyduk. Ne de güzel karar olduğunu gidince çok daha iyi anladık. 2.Gün Şirince- Kuşadası- İZMİR Bilenler bilir Şirince, Maya Takvimine göre 21 Aralık 2012 yılında kopması beklenen kıyamette, yeryüzündeki etkilenmeyecek bir kaç yerden birisi idi. O dönem ismini bayağı duyurmuştu. Çeşme’den bir kaç saat içinde ulaştık. Çin’de yasak olmasına rağmen biz hep Google Maps’in navigasyonunu kullanıyoruz ve en ücra şehirlerdeki fabrikaları bile eşim, eli ile koymuş gibi buluyor olmasına rağmen Türkiye’de çalışmadı ve biz de Yandex’e yöneldik ama Google’dan sonra gerçekten facia. Şirince’ye ulaşmak için dağ tepe tırmanıp biraz yol kat etmek gerekiyor.
Yukarı çıktığımızda yolları taştan adı gibi şirin bir köy bizi karşıladı. Samimiyeti bir anda insanı sarıp sarmalıyor. Dar sokaklarında şarap mahzenleri, hediyelik eşya satan teyzeler, amcalar, genç yaşlı bir dolu Şirinceli esnaf yan yanaydı. Satılan ürünlerin büyük çoğunluğu el emeği göz nuru.
Köy sokaklarında gezip dolaşıp meydana geldiğimizde davullu zurnalı bir alay sokaklarda turluyordu. Şirince Halkından birileri, kız evine nişan tepsisi teslim etmiş onun kutlaması imiş. Bir nevi düğün alayı. Biz kahvaltı yapıp gittiğimiz için mekanlarda sunulan o bin bir çeşit köy kahvaltısından yapamadık.
Köyde bir de tarihi kilise var. İçerisine restorasyon yüzünden giremedik ama bahçesinde biraz soluklandık. Kiliseden Aziz Nesin Matematik Evi de görünüyordu. Keşif işini tamamladıktan sonra köyde bulunan şarap fabrikasının tadım bölümüne gittik, bu tatilde dalıştan sonra yediğim ikinci darbe de bu mis kokulu leziz şarapları tadamamak oldu. Latif, benim yerime afiyetle tadımlar yapıp beğendiği 5 şişe şarabı da bir güzel aldı ve afiyetle içti. Şirince’de fiyatlar çok makul. Halen köy samimiyetini koruduğu aşikardı.
Şirince’den sonra rotamız Kuşadası. Çeşme’de yaşadığımız otel hezeyanından sonra Latif, internetten Double Tree By Hilton’da çok iyi bir fiyat yakalayınca hemen rezervasyon yaptı. Otel hemen sahilde kendi plajı yok ama Pine Bay Beach Hotel ile anlaşması olduğu için onların plajını kullanabiliyorsunuz lakin ulaşım için araç gerekli. Eşyaları odaya atıp hemen plaja gidiyoruz. Saat 1den akşam 6 ya kadar takılıp döndük. Ben anladım ki soğuk denizler hiç bana göre değil. Sanki denizle aramıza mesafe koyuyor. Denizden yine istediğim tadı alamıyorum.
Dönüşte otelin havuzunda biraz takıldık buz gibi sudan sonra biraz kaplıcaları andırsa da fena sayılmazdı. Otelde masaj imkanı da var. Latif denedi hiç fena sayılmazmış. O akşam yemeği odada yanımızdaki böreklerle balkonda geçirdik. Ben inanılmaz yorgun hissettiğim için otelden çıkamadım. Latifle Zeki bir turlayıp geldiler. Gece Kuşadası’nda deprem oldu sonra Marmaris’ten deprem haberi gelince bunun bir işaret olduğunu düşünüp biran önce Kaş’a gitmemiz gerektiği konusunda hem fikir olup rotayı Kaş’a çevirmeye karar verdik. Ne de olsa Kaş bizimdi, bizdendi, samimiydi, sıcaktı.
3-4-5.Günler Kaş-ANTALYA Ege’nin kalabalığı mi gözümüzü korkuttu bilmem Kaş’a gelmeden rezervasyon yapalım bir gecelik dedik. İlk gece için tercih Ekici Otel’di. Jandarmanın hemen arkasındaki eşyaları odaya bırakıp biraz da dinlenip yemek için Ruhi Bey Meyhanesi’nin yolunu tuttuk. Yine her şey çok lezizdi. Sütte Dil Balığı konusunda gerçekten çok başarılılar.
Yemekten sonra hemen dalış ayarlamak için Kaş Ege Barakuda Dalış Okuluna (Uğur Tanrısever) gittik. Geçen sene keşfettiğimiz bu dalış okulu sayesinde dalışa çıkma şeklimiz değişti. Gittiğimiz her yerde mümkünse, öncelikli olarak özel dalışlara bakar olduk. Bu sene ben dalıştan izinliyim malumunuz hamileyim ama önümüzdeki seneyi şimdiden sabırsızlıkla bekliyorum.
Bu sene Latif 3 dalış yaptı. İlki Kanyondaki Dimitri Batığı’na, ikincisi Heybeli iç bölgesine üçüncü de Küçük Mağra’ya. En keyiflisi tabi ki mağra dalışı olmuş. Sicak suyla soğuk suyun su altındaki kesişimine şahit olmuş, sonra da 6 derecelik suyun yüzeyine çıkıp turkuaz manzarayı izlemişler
Latif dalışlarla gününü gün ederken ben de Derya Beach’de takıldım. Yalnız bu sene tam anlamıyla bir faciaydılar. Şezlonglar ücretlenmiş, kişi başı 25TL, harcama limiti konulmuş, hadi buna eyvallah, lakin sipariş verdiğimiz hiçbir şey leziz değildi.
Ne meyve suları ne pizzaları ne köfteleri her şey tam anlamıyla fiyaskoydu. Akşam bu durumu Uğur’a bahsedince o da Asmaaltı’nı önerdi. Asmaaltı, Limanın diğer tarafında hakikaten de keyifli, başarılı, fiyatların uçmadığı ve gelen her şeyin leziz olduğu bir yerdi. Bundan sonra Küçük Çakıl’a gitmem.
Geçen senelerde gittiğimiz mekanlara nazaran yeni yer bir ŞAKO’nun Restaurantı var. Ruhi Bey Meyhanesine gelmeden yeri. Nereid’in karşısına düşüyor. Hem manzara şahaneydi hem de mezeler!! Kaş’ta kaldığımız günlerde bir de farklı olarak bu sene en nihayetinde
Kaputaş Plajına gidip denize girdik. Aman Allahım!! Yok böyle bir deniz demekten kendimi alamadım. Mavinin eşsiz üç tonunda yüzmek şahaneydi. Konaklama konusunda Ekici otelden hiç memnun kalmadık. Ne kahvaltısından ne de otel temizliğinden. Hemen Antiphellosla aynı sokakta yer alan Carretta Pansiyon’a gittik. Ramazan olduğu için gecelik 100TL sezonda da 150TL’den başlıyormuş. Banyo tuvalet fena küçük ama odalar tertemizdi. Kahvaltıda üstelik Meis manzaralı terastaydı. Kaş’a doyulmaz ama bir gecede Olimpos’ta kalmak için yola çıktık.
Olimpos’ta Bir Gece Olimpos Kaş arası 2 saat. Biz kişi başı 80 TL’ye Çınarlar Ağaç evlerde kaldık. Sabah kahvaltı akşam yemeği dahil. Tabldot sistemi ile kahvaltı ve akşam yemeği yiyorsunuz. Olimpos’a daha önceki yıllarda gitmiştik ama kalmamıştık. Bu gidişimizde çok da bir şey kaybetmediğimizi fark ettik çünkü hem deniz kirliydi hem de sahilde Olimpos’u Olimpos yapan o bohem gençlikten ziyade abiler, amcalar, teyzeler doluşmuşlar sahildeki azınlık kalan gençleri bakışları ile rahatsız ediyorlardı. Açıkçası ben hayallerimdeki Olimpos havasını yakalayamadığım için sanırım her şey bana battı. Yine bir tatil daha bitti. Yine yeniden yollara düştüğümüz güzel günlere...