29 Haziran 2017 Perşembe

HİNDİSTAN-Hyderabad


Aslında hiç aklımızda olmayan bu şehri ziyaret etmemize babalar günü ve doğum günümün aynı hafta sonuna denk gelmesi ve o dönemde Ahmedabad’ın cehennem sıcaklarını yaşıyor olması vesile oldu. Hindistan için mevsim çok ters bu aralar her yer ya sıcak ya sular altında. Haydi dedik şansımızı deneyelim baktık yağmur durmuyor Starbucks- Hard Rock Cafe yapar biraz Batılılaşırız ☺ Ahmedabad’dan Hyderabad uçakla 1.5 saat mesafede.
Denize 600km uzakta olan bu şehir bence Hindistan’ın göbeğinde. Müslüman nüfus çoğunlukta bu şehirde hal böyle olunca curcunası boldu. Konaklamak için Hyatt otel ilk tercihimizdi ama yer yoktu maalesef biz de Taj Deccan Hotel’i tercih ettik. Otel konum olarak Hyatt Hotel’e göre süper merkezi dibinde kocaman bir alışveriş merkezi vardı.
İçerisinde Hard Rock Cafe ve Starbucks olan alışveriş merkezine çok yakın temiz ve güzeldi. Cumartesi ilk uçakla Hyderabad’a gittik. Havalimanı beklediğimden düzgün çıktı, havalimanı çıkışı ise en çok şaşırdığım kısım oldu her yer uluslararası fast food markaları ile doluydu. Biz Ahmedabad ‘da çok steril bir hayat yaşıyoruz dibine kadar Indian olan ☺ en beğendiğim uygulama ise Uber kullananlar için sabit bir durak belirlemiş olmalarıydı lakin gel gör ki Uber şoförleri hem İngilizce konuşmuyor konuşmadıkları gibi ısrarla arıyorlar. Çin’de de böyleydi 20m ilerde durur ellerindeki takip haritasına bakmaz ısrarla arayıp Çince konuşurlardı. Burada da durum aynı, ulaşım için en kullanışlı ve en hesaplı uygulama lakin sağlam sinirler gerektiriyor şoförü beklediğin noktaya getirene kadar. Havalimanından direk otele geçtik, eşyalarımızı bırakıp iki soluklandık ve öğle yemeği için yan taraftaki Mall’de Burger King’e gittik. Çünkü biz Hindistan’da yaşıyor ve ağzımıza burnumuza kadar Hint yemeklerine doyuyoruz. Yemekten sonra Uber çağırıp Gautama Budha’sını görmek için Hüssein Sagar gölüne gittik.
Heykel gölün ortasında, gitmek için tekneler her 15 dk da bir tur yapıyordu. Kişi başı 55 rupi, tekne dediysem çok lüks bir şey beklemeyin gayet derme çatma eski motorlardı. Hava sıcak olduğu için çok fazla açık havada takılmak istemedik, işimiz bitince yeni durağımız olan Charminar (Dört Minare) Camisini görmeye gittik.
Burası 1591 yılında Sultan Muhammed Quli Qutb Shah tarafından yaptırılmış. Müslümanlar tarafından çok beğenildiği için Pakistan Karachi’de de aynısından yapılmış. Charminar’a gidene kadar sanırım yolda 2 saat harcadık. Aman yarabbi bu nasıl kalabalık bu nasıl insan burnunun ucuna kadar insan çarşılarda. Charminar’ın etrafına kurulan Pazar, bölgeye ilgiyi arttırdığı için daha da kalabalıklaşmış. Dünyadaki bütün Müslümanlar ordaymış gibiydi ve biz sanki Hindistan’da değil de Afganistan’daydık. Her yer sarıklı sakallı adam, çarşaflı kadınlar ve çocuklarla doluydu.
Hal böyle olunca daha giderken bu kalabalıkta nasıl döneceğizin stresi sardı. Charminar insanı ilk bakışta etkileyecek kadar çok güzeldi yukarı çıkalım mı derken bir baktık ki karınca gibi insanlar dip dibe geziyor içerde ve giriş kuyruğu almış başını gidiyor. Anında vazgeçip uzaktan izleyelim dedik ona da dilenciler izin vermiyor resmen yapışıyorlar eteklerinize. Charminar’ın yanında bir Hindu tapınağı da vardı çok etkilendim, zamanında ne kadar canlar yaşanmış ne kadar büyük bedeller ödenmişse de birlik olmayı başarabilmişler ne güzel. Bölgede görülmeye değer bir kaç mescit daha vardı ama burkalı olmazsanız girmenize izin vermiyorlardı./>
Dönüş için hemen bir rikşa çevirip olabilecek en makul fiyata anlaştık daha biraz gitmiştik ki mazot bitti biz hayda başka bir rikşaya transfer olduk ve Hyderabad’da girip çıkmadığımız sokak bırakmadan Hard Rock Cafe’de soluğu aldık. Bunca gezip görmüşlüğüme dayanarak söylüyorum ki Müslümanlar curcuna seviyor. Nerde karışıklık düzensizlik varsa orda hep Müslümanlar yaşıyor. Rikşa ile otele dönerken hem Müslüman mahallelerinden geçtik hem de Hindu mahallelerinden fark etmemek imkansızdı. Bir yerde curcuna öbür yerde daha sakinlik vardı. Akşam yemek ve takılma işini Hard Rock Cafe’de yapıp hemen dibindeki otelimize döndük.
ERTESİ GÜN Sabah önce kalkıp Sevgilimi kutladık . Babalar günü için ufak sürprizlerimizi yapıp kahvaltı için Starbucks’a gittik.
Kahvaltı faslından sonra hedefimiz şehrin biraz dışında olan Ramoji Film City’e gitmekti. Çıkmadan otele Uber’in oraya kadar gidip gitmediğini sormuştuk sorun olmayacağını söylemişti. Hakikaten çağırdığımız sorunsuz geldi. Yol yaklaşık 1 saat sürdü öyle çılgın bir trafik olmamasına rağmen mesafe bayağı varmış meğerse.
Ramoji Film City’e vardığımızda saat 12 olmuştu. İki çeşit giriş vardı biri private diğeri standart paket. Biz private almak istedik ama paket başlangıç saati 9’muş, tur yarılandı standartla devam etmeniz daha doğru olur diyerekten satmadılar. Standart paket yarı fıyatı diğer seçeneğin. Biletleri alıp çıkışta bekleyen otobüslere bindik. Bayağı köylerin içinden geçip 10-15dk daha yolculuk yaptık.
Ramoji Film City dünyanın en büyük film stüdyosuymuş. İlk başlarda çok anlamsız geldi, kurgular çok sıradan gibiydi, aklımda hep Singapur’da gittiğimiz Universal var kıyaslamadan edemiyorum.
Derken içerde ring yapan otobüsleri gördük. Yeterli açıklama ve bilgilendirme olmadığı için biraz şans oldu.
Otobüsler asıl stüdyoları geziyormuş meğer, biranda Tayland havalimanından çıkıp Londra sokaklarında gezip Japon bahçelerinde oturup Hindistan sokaklarında turlarken bulduk kendimizi. Camiler, hapishaneler, devlet binaları, hastaneler, tren istasyonu, tapınaklar akla gelecek her şeyin maketi bu sokaklardaydı. Yalnız bu ıssızlık insanı ürpertiyormuş. Sanki bir felaket olmuş ve insanlar ortandan yok olmuş gibi.
Turun sonlarına doğru kelebek ve kuş bahçelerini de ziyaret ettik. Kuşlar şahaneydi Flamingolar özellikle çok keyifliydi. Dünyanın en büyük Deve Kuşları da buradaymış dediklerine göre.
Gezip dolaşıp eğlendikten sonra yine nasıl döneceğizin buhranları sardı. Efendi efendi Uber’i çağırdık sözde, geliyordu 100 mt ilerde durdu ve çılgınlar gibi aramaya başladı açıyoruz konuşamıyor. Derken baktık navigasyonda geliyor görünüyor ama plaka başka içindeki şoför onda problem olduğunu bizi götürebileceğini söyledi ama fiyat ekstra o sinirle adamı orda bırakıp kapı önünde bekleyen taksilerle pazarlığa koyulduk gelirken 600 rupi ödemiştik dönüş başka bir yereydi ama çokta uzak değildi 1600’e anlaşıp devam ettik. Normalde Uberle 100-200 rupi fark edecekti tutar ama ne uğraşacak takat kaldı ne de sağlam sinirler.Akşam hem Babalar Günü hem doğum günüm şerefine, (Ahmedabad Hyatt’an buraya transfer olan arkadaşın tavsiyesi üzerine) Hyatt Otel’in restoranına gittik. Otel’in tam dolu olmasına şaşırmadım çok güzeldi. Biz Uzakdoğu Mutfağını çok seviyoruz. Mesela Japon Mutfağında Sushi Tayland Mutfağında Tom Yum Goong, Çin mutfağında sebzeler mantılar vs. Uzakdoğu mutfağının çok iyi olduğunu idda ettikleri için kırmayıp Sushi ve Tom yum söyledik. Tom yum tam Hint işi olmuştu çok acıydı ama Sushiler şahaneydi ağızda dağılıyordu resmen. Birde Hyderabad’da Biryani meşhur dediler onu deneyelim dedik. Bence diğer yerlerden hiç farkı yoktu. Canım Sevgilim her 4 yılda bir bu özel gününü benimle paylaşmak zorunda kalıcak. Akşam roller değişti pastalar sürprizler aman allahım istemem yan cebime koy oldu biraz ama ne yapalım severim incelik hem de çok. Yedik içtik eğlendik bir ufak soluk alıp bizim ellere geri döndük. Ah Ahmedabad şu günlerde biraz daha serin olsan ne güzel olurdu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder